Hadi otur karşıma sana hayatımı anlatayım on sekizimde ki hayallerimi yirmimde sahip olduklarımı yirmi beşimde kaybettiklerimi.
Aslında her şey babamın benim mesleğimi yapacaksın demesiyle başladı.
Babam o mesleğin ilk tozunu bana yedirdiğinde beş yaşındaymışım Marmara adasında, hala hatırası bedenimde saklı. Neyse lise başında okulu bırakmakla başladı her şey ceza olsun diye bir kaç ay tekstil atölyeleri daha sonra da bizim pederin işi derken yaşım on sekiz olmuştu artık ama ben kafama koymuştum yapmayacaktım bu işi. Başka bir iş olsun ne olursa olsun diyordum çünkü hayatlarımız bu kadar değersiz değildi, bunun için gelmemiştik dünya ya istemediğimiz onlarca şeyi yapmamız yetmiyormuş gibi nerede köle olacağımızı da mı seçemeyecektik.
Ve gittim bir daha dönmemeye yemin ederek. İşim hazırdı bir yazılım firmasında çalışacaktım ve hayatımın geri kalan adımlarını bu sektörde atacaktım ama sorun şu ki daha mesaimin ilk saatinde bir b*k bilmeyen halimle beni bir firmaya hizmet vermek için gönderdiler bu ana kadar her şey normal di tek düşündüğüm ne b*k yiyeceğim di ta ki firmanın kapısına geldiğimde beni bekleyen manzarayı görene kadar benim için hayatımın en kötü manzaralarından birisiydi kahrolasıca babamın sektöründen kahrolasıca bir firma, öylece karşımda duruyordu ve o söz geldi aklıma "bu işin tozunu yutan bu işten kurtulamaz" ki öyle de olacaktı zaten bir kaç sene sonra o firma da çalışmaya başlayacaktım. Beş parasız geçen zamanın ardından yazılım sektörü bitmişti hayallerim her şey benim için bitmişti maalesef ve sadece babamın bir sözü ve benim gururum yüzünden di çünkü ona göre bilgisayarda karı ve kızdan başka bir şey yoktu ve iki senede ona hiçbir şey kazandırmamıştım. Peki ben ne kazanmıştım eve dönecek param bile olmuyordu be adam haberin var mı senin.
yükseliş - 20 de görüşmek üzere
Saygılarımla
OA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder